Genel Kültür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Genel Kültür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Şubat 2019 Cuma

İngiliz Kraliyet Ailesi Soy Ağacı



Queen Elizabeth II Photo

Queen Elizabeth II (born April 21, 1926)

Kraliçe Elizabeth II yaşamının ilk birkaç yılını tahttan yükselme beklentisi olmadan yaşadı çünkü babası Kral George V kralın ikinci oğluydu. Taht sırasında değildi. Ancak abisi yani en büyük erkek çocuk VIII. Edward tahttan, evli bir bayana aşık olduğu için vazgeçtiğinde taht sırası Kral George V'a aitti. 6 Şubat 1952 yılında hayatını kaybettiğinde Elizabeth 26 yaşındaydı. Elizabeth, İngiliz tarihinin en uzun süre hizmet veren hükümdarı oldu.



Prince Philip Photo

Prince Philip (born June 10, 1921)


Philip Mountbatten, Edinburgh Dükü, Birleşik Krallık kraliçesi II. Elizabeth'in eşi. Doğumunda kendisine Yunanistan ve Danimarka'nın Prensi unvanı verilmiştir. Armasında halen Yunanistan bayrağı ve Danimarka Kraliyet Bayrağı bulunmaktadır. Philip, 20 Kasım 1947'de kral VI. George'un kızı II. Elizabeth ile evlendi ve Prens unvanını aldı.



Prince Charles Photo

Prince Charles (born November 14, 1948)

Annesi kraliçe olduğunda Charles üç yaşındaydı ve hükümdarlığı en uzun süre bekleyen varis oldu.  Kraliçe Elizabeth öldüğünde veya tahtı bıraktığında Charles hayatta olursa, İngiliz tahtına geçen en yaşlı kişi olacak (William IV, 1830'da kral olduğunda 64 yaşındaydı). Birçoğunun emekli olduğu bir yaşta Charles, bir ömür boyu beklemeye hazırlandığı işe başlayacak - ama en azından ikinci karısı ve uzun zamandır süren aşkı Camilla Parker Bowles onun yanında olacak.

Prince William in 2015 Photo By Max Mumby/Indigo/Getty Images

Prince William (born June 21, 1982)

Prens Charles ve Prenses Diana'nın iki oğlundan biri, Prince William Arthur Philip Louis (Kraliçe Elizabeth tarafından 2011 yılında Kate Middleton'la evlendiği sırada Cambridge Dükü unvanı verildi) doğduğunda tahtın ikinci varisi oldu; Babası gibi, bir gün kral olacağı bilgisiyle büyüdü. O güne kadar, hayır işleri dahil olmak üzere diğer kraliyet görevlerini yerine getiriyor - artı karısı ve çocuklarıyla daha fazla zaman geçirebiliyor.

William, Charles'dan daha popüler bir varis, bu nedenle ara sıra oğlunun babası yerine bir sonraki kral olması gerektiği konuşulmuştur.

Kate Middleton Photo

Catherine "Kate" Middleton (born January 9, 1982)

Kate Middleton'un 2011 Prensi William ile evlenmesiyle, Cambridge Düşesi oldu. Kate kraliyet ailesinden değildir, bu yüzden kraliçe (veya kral) unvanı vermeye karar vermediği sürece Prenses Kate olamaz - ama Galler Prensesi William olarak adlandırılabilir.


Kocasının kral olarak taçlandığını varsayarsak, Kraliçe Catherine olarak bilinir. Bununla birlikte, eğer bir şey William'ı tahta geçmekten alıkoyarsa, kraliçe olmaz- ama bir sonraki hükümdarın annesi olur.

Prince George Photo



Prince George (born July 22, 2013)

Tam adı George Alexander Louis olan Prens George, babası ve büyükbabasının ardından İngiliz tahtının üçüncü varisi.

2011'de Taç Yasası'na yeni bir madde önerildi; 25 Nisan 2013'te kanun haline geldi. Eğer ilk çocuk kız ise taht varis atlayarak erkek çocuğa geçmeyecektir. 

Princess Charlotte Photo

Princess Charlotte (born May 2, 2015)


Prenses Charlotte Elizabeth Diana, Prince William'ın Kate Middleton'lu çocuklarının ikincisidir. Babası, büyükbabası ve ağabeyi George'un ardında dördüncü sırada.


Değişen taç yasası sayesinde, küçük kardeşi Charlotte’ın yerini alamayacak. Bununla birlikte, bu değişiklik yalnızca 28 Ekim 2011'den sonra doğanlar için geçerlidir.

New Royal Baby Prince Louis 2018 Photo

Prince Louis Arthur Charles (born April 23, 2018)

William ve Kate'in üçüncü çocuğu oğlu Louis Arthur Charles; taht sırasında beşincidir.

Prince Harry Photo



Prince Harry (born September 15, 1984)

Prens Harry, Prenses Diana ve Prens Charles ile doğduğunda - Prens Henry Charles Albert David olarak - taht için üçüncü oldu. Bununla birlikte, ağabeyi Prens William'ın başka bir çocuğu olduğu zaman, Harry'i art arda sıraya iterek onu hiç kral olamayacak kadar düşük kılar. Yani şuan taht sırasında altıncıdır.

Meghan Markle Photo By Brad Barket/Getty Images




Meghan Markle (born August 4, 1981)

Rachel Meghan Markle, 4 Ağustos 1981'de  Los Angeles'ın Kaliforniya eyaletinde  doğdu. Afro Amerikalı bir anne ve Amerikalı bir babanın kızı. 2003 yılında Chicago yakınlarındaki Northwestern Üniversitesinden tiyatro ve uluslararası ilişkiler alanında diploma alarak mezun oldu. Birleşmiş Milletler kadın elçisi. 
Haziran 2016'dan bu yana Galler Prensi Harry ile ilişkisi olan Markle 2017'nin kasım ayında nişanlandı ve 2018'in ilkbaharında Prens Harry ile evlendi. Nişanlanması üzerine Markle oyunculuk faaliyetlerine son verdiğini ve zamanını insani yardım çalışmalarına ayıracağını açıkladı. 



18 Mart 2015 Çarşamba

İngiliz Aksanı mı Amerikan Aksanı mı?


İngilizce öğrenmeye çalışan çoğu insan böyle bir ayrıma düşer bir süre sonra. Öncelikle söylemeliyim ki ne İngilizler gibi İngilizce konuşabilirsiniz, ne Amerikalılar gibi. Sadece benzetmeye çalışırsınız. Siz hiç hayatı boyunca günlük yaşamda ana dilini kullanan ve yabancı dili sadece okul duvarları içerisinde görüp dışarıda pratik yapmayan bir insanın ana dili gibi İngilizce konuştuğunu gördünüz mü? E biz de konuşamayız demek ki. Tıpkı 30 yaşındaki Almanın, İngilizin Türkçe konuşamayacağı gibi. Mutlaka anlaşılır, biz anlamıyor muyuz sanki.

Ben İngilizleri Amerikalılardan daha çok seviyorum. Bence gerçekten de İngiliz asaleti diye bir şey var. Daha önce bahsettiğim gibi, İngilizce kursuna gidiyorum bir süredir. Orada bile, hangisi İngiliz hoca tahmin edebiliyorum artık. Adamların genlerinde var o duruş, konuşma stili.

Aksan ayrımına gelecek olursa, bunu yazıyla size anlatmak mümkün olmayacağı için çeşitli videolar ekledim. Aşağıdaki videolardan aksanlardaki değişiklikleri anlayabilirsiniz. Ben elbette İngiliz aksanına bağlı kalarak çalışmayı tercih ediyorum. Çünkü Amerikalılar konuşurken kelimeleri çok fazla yutuyorlar ve ağızlarını yaya yaya konuşuyorlar. Ne dedikleri anlaşılmıyor ki. Fakat İngilizler daha net konuşuyorlar ve alt yazıya bakmadan kelimenin ne olduğunu anlayabiliyorsunuz. Bir de İngilizce öğrenmeye çalışan insanlar, Amerikalılar gibi yuta yuta konuşmaz. Her kelimeyi söylerler anlaşılabilir olmak için. Fransızlar, İspanyollar, Almanlar, Japonlar vs vs. Her ne kadar ana dili Fransızca veya Çince gibi diller olan insanlar İngilizce'yi konuşamasalar bile :))

Eklediğim videonun altındaki yoruma da kesinlikle katılıyorum. Muhtemelen bir İngiliz, yazmış ki; Amerikan İngilizcesi = Cahil(okuma yazma bilmeyen) İngilizcesi



23 Ocak 2015 Cuma

Khasi İnsanları | Khasi Topluluğu



Khasi, çoğunluğu Hindistan'ın kuzey doğusundaki Meghalaya eyaletlerinde yaşayan bir kabileye ait insanlardır. Onlara Khasi dilinde"Ki Hynñiew trep" yani "Yedi Kabile" denir. Khasi dili, Avustralasyatik dil ailesindendir. Dünya üzerinde yaklaşık olarak 1.361.100 Khasi insanı yaşamaktadır.

Bu zamana kadar varlığını bile bilmediğim bu insanların varlığını, İngilizce için ileri düzey hikaye arayaşındayken bulduğum bir sitede öğrendim. Yazı Shillong hakkındaydı, yani Meghalaya'nın başkenti. Bu insanlarla ilgili hiçbir Türk sitesinde açıklama bulamadım. Bir ilk olmanın heyecanını yaşamıyor değilim :)


Khasi halkının önemli bir kısmı "Ka Niam Khasi" ya da "Ka Niam Tre" adını verdikleri dini takip eder. Bu dini inançta, bir adam yerine horoz kurban edilir ve şöyle düşünülür "insanın günahlarını taşır ve kurban tarafından, adam borcunu sonlandıracaktır." Yani o kişinin günahının veya suçunun horoza geçtiğine inanılır. Bu Kaparot ile kıyaslanmaktadır. Kaparot bir Yahudi ayinidir. Bu ayinde kişinin günahının kafasında üç kere çevirilen tavuğa ya da paraya geçtiğine inanılır.


Kaparot.

Khasi halkının bir kısmının dini ise Presbiteryen, Anglikan, Üniteryan, Roma Katolik ve çok az kısmı Müslümandır. 

Farklı ülkelerden gelen Khasi insanı tıpkı Asyalılar gibi minyon yapıdadır.

khasi6


Khasi'nin büyük bir kısmı tek eşlidir. Boşanmalar çok nadirdir. Evlenen kişiler genelde nişanlanmadan önce tanışırlar. Bir adam bir kızı istediği zaman bunu ailesine bildirir. Kadınlar da eşlerini seçebilir. Boşanma durumunda çocukların sorumluluğu kadınlara aittir. Eğitime önem verirler ve kız çocuklarını da okula gönderirler. Khasi kendi içerisinde klanlara ayrılır. Bir kişinin evlendiği kişi kendi aşiretinden değilse sorun çıkabilir. Ancak taraflar anlaşırsa, düğün için tarih alınır. Çocuk sahibi olamayan çiftler genelde kolayca boşanır. 
Çocukların yetiştirilmesinde tek başına anne ve baba sorumlu değildir. Annenin kardeşi bir sosyal baba rolünü üstlenebilir. Diğer akrabalar (amcalar, teyzeler, yaşlı kardeşler) çocuğun fiziksel ve sosyal gelişimine dikkat eder. Hatta komşular bile, çocuklara doğru ve yanlış, görgü kuralları, vb konular hakkında fikir verir. Böylece ebeveyn tek başına biyolojik anne ile sınırlı değildir. Hiç evlenmemiş kadın veya erkekler, kardeşlerinin çocuklarına ebeveynlik yapar.

Bir ailenin mülkiyeti kadın tarafından yönetilir, Khaddu. Khaddu karar organı anlamına gelir. Khaddu tüm ailenin sorumluluğunu üstlenir. Khaddu ismini aile içerisinde en genç kız devralır. Böylece bir erkek sadece kendi edindiği mala sahipken, kızlara mal ve mülk bölümü verilmiştir.

Sadece Meghalaya'da değil, Bangladeş'ta da yaşayan Khasi topluluğu vardır.
Bangladeş'te yaşayan Khasi insanlarıyla ilgili 33 dakikalık İngilizce altyazılı videoyu izleyebilirsiniz.



Bu videoyu mutlaka izleyin:


Khasi müzik yönünden oldukça zengindir. 

Ben bunu çok sevdim:


Meghalaya:



Umarım siz de bir gün "Khasi" kelimesiyle karşılaşır ve bu konuya gelirsiniz. Bu başlıkta olmayan bilgilere sahipseniz yorum yazarak benimle paylaşabilirsiniz.

Bu sitedeki bilgiler wikipedia ve buradan alınmıştır.

14 Ocak 2015 Çarşamba

İngilizce Kursu Önerisi | Hangi Kursa Gitmeliyim?



Bundan 3 sene önce, berbat olan İngilizcemle kariyer dünyasında daha fazla barınamayacağımı anlayıp İngilizce kursu araştırmalarına başlamıştım. Bütün blogları, forum sitelerini araştırdım ancak uygun bir kurs bir türlü bulamıyordum. Açıkçası kapı kapı gidip kurslarla konuşmakta pek mantıklı gelmedi çünkü hepsi aynı şeyleri söylüyor zaten. Bana satış temsilcisinin değil öğrencilerin görüşleri gerekliydi. Bu sebeple de sadece internetten araştırıyordum ve sonunda Amerikan Kültür Derneği'ne görüşmeye gitmeye karar verdim.

Seviye belirleme testini internetten çözüp gitmiştim. Bu sebeple oraya gidince test olmama gerek kalmadı. Sadece speaking yaptılar. Ve tıpkı testteki gibi pre-intermediate çıktı. Bana ikinci yabancı dil için %70 indirim uygulayacaklarını söylediler, sözleşmede de yazıyordu zaten. Şimdiden söyleyeyim o ikinci yabancı dil kursu hiçbir zaman açılmadı. Bunun sadece öğrenci çekmek için söylenen bir olay olduğunu düşünüyorum. Amerikan Kültür Derneği olup yabancı hoca olarak Romanyalı bir öğretmen çalıştıran bir kursun diğer yabancı dilleri ne derece iyi olurdu, orası da tartışılır.

Bana bir kur için öncelikle 1200 TL dediler. O zaman işe yeni başlamıştım ve parayı babamdan alacaktım. Daha önce de fiyat araştırması yapmadığım için yazılacağımı düşünüyordum. (Ne salakmışım) Düşüneceğimi söyleyip ayrıldım kurstan, iki gün sonra beni satış temsilcisi aradı. Zaten tek kur alacakmışım, bu yüzden indirim yapacaklarmış. 850 TL'ye indirebileceklerini söylediler. Resmen ilk gittiğimde beni kandırdılar. (bu arada kursa başladığımda 700 TL'ye yazılan bir arkadaşım vardı) Ben zaten en başından tek kur istediğimi söylemiştim, sanki yeni belirtmişim gibi bu söylediğimi kullanarak indirim yapmaları komik. Gerçi dediğim gibi, fiyat araştırması yapmadığım için ben zaten 1200 TL'ye yazılsam mı diye düşünüyordum.

Neyse kursa yazıldım. Bir buçuk ay sonra başladı çünkü yaz ayıydı ve çoğu kişi izin kullanıyordu. İlk başta sınıfta 7 kişiydik diğer günler 2 kişi hiç gelmedi. Biz kursa 5 kişi olarak başladık sayılır.

Sınıfımız gerçekten çok güzeldi. 2 kız-3 erkektik. Diğer kız şuan en yakın arkadaşlarımdan biri :) Türk hoca da çok çok iyiydi. Benim o zaman anlayıp konuşamama olayım da yoktu. Hiç anlamıyordum söylenenleri. Bu sebeple de benim gibi çok konuşan bir kız orada en sessiz öğrenci olmuştu. Yabancı hoca ise dediğim gibi Romanyalıydı. Aksanı biraz garipti açıkçası, çok vurgulu konuşuyordu. Derslerin çoğu speaking ile geçiyordu. Bir gün konuşma kulübüne katıldım. Amerikalı bir hoca gelmişti. Keşke o gelseydi dersimize diye düşünmedim değil.

Neyse, ben zaten anlamadığım için hönk mönk kalıyordum. Bu sebeple de ücretsiz olarak kur tekrarı yaptım. Tabi o kurun bana faydası çok fazla oldu ancak yine de böyle bir hakkım varken kullanmak istedim. Yeni kur açıldığında tekrar aradılar. Bu sefer yabancı hocamız yine aynı kişiydi, Türk hocamız ise o kadar kötüydü ki anlatamam. Okuyup geçiyordu, yanlışları düzeltmiyordu, üstelemiyordu. Ayrıca sınıfta 12 kişiydik ve konuşma sırası gelsin diye bekliyorduk. Bu sebeple de çoğu hafta gitmedim. Sonunda da 2013 Mart gibi sertifikamı aldım ve Amerikan Kültür Derneği maceram bitmiş oldu. Hakkını yiyemem, bana İngilizce konusunda ilk gittiğimde çok faydası oldu. İkincisinde ise konuları zaten bildiğim için sınıfta daha çok konuşuyordum.

Aradan 1,5 sene geçti. (Kasım ayında yine kursa yazıldım) Bu süre zarfında tabi ki İngilizce çalışıyordum. Zaten benim babam ve ablam çok iyi İngilizce biliyorlar. Sürekli evde bana sorular soruyorlardı. Ben de kelime ezberleyip duruyordum. Bi de daha önce bahsettiğim İspanyolca kursundan sonra bana İngilizce o kadar basit geliyordu ki gözüme zor görünmüyordu. Fakat ben de planlı çalışamamak gibi bir sorun var. Gidip evde tek başıma okuyup konuşunca uykum geliyor. İlla sınıf ortamı olması lazım, tanımadığım insanlarla pratik yapmam lazım. Bu yüzden de iki ay önce tekrar kurs arayışına girdim.



Amerikan Kültür bu süre zarfında boş durmamış, fiyatlar tavan yapmış. Bize iki kur için 1500-1600 gibi bir rakam söylediler. Bir kursa yazılacağımız kesindi, fiyatlar bu kadar fazla olmasa tercihim Amerikan Kültür'den yana olurdu. En azından bildiğim ortam. Fakat öncesinde İngiliz Kültür'e görüşmeye gittik. Bu arada ikisi de Bakırköy'de. İngiliz Kültür bize iki kur için 1300 TL fiyat verdi. Biz de arkadaşımla yazıldık. Zaten her ikisi de aynı firma çatısı altındaymış. Bu sebeple kuralları, avantajları, dezavantajları aynı.

Önce avantajlarını söyleyeyim. Sınıfta 5 kişiyiz, genelde hafta içi akşam geliyorlarmış insanlar. Mesela onlar 12 kişiymiş ki zaten en fazla 12 kişi oluyormuş sınıflar. Hoca inanılmaz derecede sıkıcıydı, resmen benim enerjimi sömürdü. Ancak şu son iki-üç haftadır daha iyi. En azından okutup geçmiyor. Yabancı hoca ise İngiliz. Çok tatlı, diğer Romanyalı gibi sadece speaking yapmıyor. Grammar'de anlatıyor ki zaten bence bunu yabancıdan dinlemek daha iyi. İnsan daha iyi anlıyormuş. İşini severek yaptığı çok belli.

Dezavantajları ise, bu yönlerini bilseydim bir kaç kurs daha araştırır hemen yazılmazdım açıkçası, sınıfları Amerikan Kültür'e göre çok küçük. Ve kantin yok!! İnanabiliyor musunuz kantin yok ya. Kantinsiz öğretim yeri mi olurmuş. Kursun karşısında çay ocağı var da bildiğiniz kahve yani. Bir kere çay almaya girdik içerideki amcalar bize bakıp durdu. Fakat ikinci katta sebil var. Sıcak suyu var, içecek tozunu siz alırsınız artık. Bu olayı zaten kursa yazıldıktan sonra öğrendim ve bana çok mantıksız geldi. Amerikan Kültür'ün kantini kursun en üst katındaydı ve deniz manzaralıydı. İnsanın o terastan içeri giresi gelmiyordu. Tabi ki sonuçta dil öğrenmeye gidiyorsun da aralarda da sınıfta durup kös kös oturmak hiçte "ara" gibi gelmiyor insana.

AKD manzarası

Bi de İKD kursunun internet sitesindeki Bakırköy şubesine ait fotoğraflar gerçeği yansıtmıyor. O fotoğraflar Taksim şubesine ait. Kendileri bence yenilemeli, mail de attım bu konuyla ilgili ama hala yanlış fotoğraflar var. Bi de biz ilk kursa gittiğimizde iki kurs istiyoruz dedik. Kursa başladıktan sonra ise sitesinde 2 kur alana 1 kur ve tablet hediye yazıyordu. Arayıp sorduğumda ise bana 1+1'den faydalandığımızı söylediler. Oysa ki bize 1 kur için 900 TL fiyat vermişlerdi. E nasıl 1+1 bu o zaman? Ki biz baştan 2 kur istiyoruz demiştik. Eğer gidip 3 kur istiyoruz dersek ve ona göre yazılırsak nerede bunun mantığı. Oraya yazılmış 2 kur alınca diye. E biz baştan dedik 2 kur istiyoruz diye. Burada inanılmaz terslik var. 1+1 demek 1 kur alana 1 kur bedava demektir. Bize 1 kur için 900 2 kur için 1300 diyorsanız nerede kaldı bunun +'sı. O bedava olayı doğru değil, adamlar zaten onun da parasını alıyor sonra da hediye diyorlar. Tabi böyle şeyler her kursta olduğu için dikkate almadım. Yapacak bir şey yok.

Genel olarak İngilizce kurslarıyla ilgili:

Öncelikle söylemeliyim ki bu hoca olayı tamamen şansınızla alakalı. Bazen yıldızınız uyuşmuyor veya hoca işini severek yapmıyor. Mesela bir soru soruyor, kem küm cevap alınca insan üstüne gitmeli. Ama hemen diğerine geçilebiliyor. Sonuçta zaten her soruya cevap verebilse adamın orada ne işi var? Telafuzunu düzelteceksin, soruları üsteleyeceksin. Soruları çözerken, 5 dakika çözün sonra sıra sıra yanıtlayalımdan ziyade birlikte çözeceksin. En iyi eğitimi bu şekilde alabilirsiniz. Aksi takdirde verdiğiniz parayı çöpe atın daha iyi. Onu evde de yaparım ben diye düşünüyor insan.

İlk söylenen fiyatlar hiçbir zaman gerçeği yansıtmıyor. Mesela Boğaziçi Üniversitesi veya Galatasaray Üniversitesininde kursları var. Adamlar fiyatlarını yazmışlar siteye. Ancak bu gibi dershane tarzı dil kurslarının hepsinde ne koparırsak kar mantığı var. Verebileceği maksimum fiyatı veriyor sana, sonra sanki kendi insiyatifiymiş gibi indirim yaptık diyor. İndirimli fiyatı bu dedikleri kursun kendi fiyatı.

Amerikan Kültür'e de İngiliz Kültür'e de gittiğime pişman olmadım. (gelecekten not: bu yazıyı yazarken pişman olmadım yazmışım ama oldum!) Çünkü diğer kurslar sürekli yolun ortasında broşür dağıtıyor. Ve bu bana inanılmaz itici geliyor. Bi de her ikisinde de şikayetvar.com'daki şikayetleri okumadım. Çünkü herkesin bazı problemleri olabilir kursla. Bunu genelleştirmek bana mantıksız geliyor. Zaten elinizde sözleşmeniz var. Sorunların yarısının kişinin kendi dikkatsizliğine veriyorum. O sözleşme tane tane okunmalı, gerekirse size fiyatları yazdıkları o karalama kağıdı yanınıza alınmalı. Tabi bazı kendini bilmez çalışanlar da olabilir.

Diksiyon ve Latin dansı derslerine henüz katılmadım. Ancak katılan arkadaşlarım oldukça memnun. Yakın zamanda ben de gitmeyi düşünüyorum. Ancak insan çalışınca üşeniyor oralara gitmeye yahu!

Bi de kesinlikle kursa arkadaşınızla gitmeyin. En iyi başarıyı tek giderseniz elde edersiniz. En yakın arkadaşınız bile olsa aman diyeyim. Sakın. Ve bir kursa yazıldığınızda oraya giden öğrencilerden hangi hocayı tavsiye edeceklerini öğrenin ve o hocanın sınfının açılmasını bekleyin.

Herhalde dünyanın en uzun İngilizce kursu yazısını yazdım. Bu yazıdan faydalanan kişiler olursa veya farklı kurslara gidip olumlu görüşleri varsa bana not bırakırsa sevinirim. Böylece insan boşuna yazmadığını anlıyor :)

Good bye! :)


26 Haziran dipnotu : İngiliz Kültür'e gittiğime öyle pişman oldum ki ücretsiz kur tekrarı hakkımı bile kullanmadım. Kursu belirtilen tarihten erken bitirmelerinin yanı sıra yabancı hoca olarak İranlı ve phone yerine pone yazmak gibi dikkatsizlik olarak adlandırılmayacak derecede İngilizce kelimeleri bile yazamayan birini göndermişlerdi. Size önerim, kesinlikle kurslardan uzak durun. Şanslıydım ki Amerikan Kültür'den aldığım ilk kurum faydalı geçmişti. Siz boşuna şansınızı denemek için paranızdan olmayın.

25 Mart 2014 Salı

Fotoğrafçılık Kursu / Fotoğrafçılık ile ilgili her şey


Geçen hafta fotoğrafçılık kursuna başladım. 3 saatlik ilk ders bile bana öyle çok şey kattı ki onca çektiğim fotoğraf arasından hocaya ve sınıftakilere sunacak 10 fotoğraf bulamadım. İyi ki hafta sonu Edirne'ye gittim de öğrendiğim ilk tekniklerle fotoğraf çektim ve götürebileceğim 10 fotoğrafı da seçmiş oldum.

Öncelikle ilk dersten öğrendiğim ilk bilgi, fotoğrafa konu olan obje veya insan ortada olmayacak. Bu illa uyulması gereken bir kural değil elbette ama bilinmesi gereken bir kural. Bunun dışında bu işin eğitimini almış ve 7 yıldır bu sektörde çalışmış olan hocamızın bizim için makine tavsiyesi Canon 650D ve 60D oldu. Ben de geçen yazdan beri 450D var.

Bunun dışında bu yarı profesyonel makineleri profesyonel makinelerden ayıran ilk özellik 1x1,5 ve 1x1 olayı. Yarı profesyonel bir makine 1x1,5 çekerken yani 18-55 mm bir lenste gördüğümüz 55mm ile profesyonel makinedeki 18-55 mm bir lenste gördüğümüz 55mm'deki görüntü aynı değil. Yarı profesyonel çok daha fazla yakından gösteriyor. Yani göz yanıltıcı diyebiliriz. Bu sebeple çözünürlük daha az oluyor, görüntü kalitesi daha düşük oluyor. Profesyonel makine ise olduğu gibi gösteriyor. Naturel!

Filmli makinelerde görüntü filme düşerken yarı-tam profesyonel makinelerde görüntü önce sensöre düşüyor, sensörden karta kaydediliyor. Yani görüntü karta düşmüyor!

Ve son olarak iyi bir fotoğraf için 11 kuralı öğrendik. İşte Nat Geo ilkelerine göre en iyi fotoğrafı çekebilmek için gerekenler:

1. Fotoğraf makinesi ne görüyor?
2. Ben neyi fotoğraflamak istiyorum?
3. Daha yakından
4. Dışarıda bırakmadan
5. Altın orana dikkat
6. Bakış boşluğu bırakmak
7. Mevcut gün ışığını kullanmayı öğrenmek
8. Fotoğraf makinem nerede?
9. Konunun birden fazla fotoğrafını çekin
10. Kıpırdamayın
11. Otomatik hilesi

Diyafram İlk hafta diyaframı öğrendik.  Yani objektifin içerisinden geçecek olan ışık miktarını ayarlayan mekanizma, fotoğraf makinesinde yer alan f ve yanında sayı gösteren bölümü. f sayıca düştükçe diyaframa giren ışık artıyor, sayı artınca ışık azalıyor. Bir nevi ters orantı. Bir nesneyi odakladığınızda f ne kadar düşükse arka plan o kadar flu olur. Önr: 1.2 ise arka plan çok fazla flu görünür. Her fotoğraf makinesinde 1.2 diyafram değeri olmaz. 1.2 değeri olan lensin fiyatı ise 1200 TL'dir.

Fotoğraf makinesinde yer alan AV kısmı diyafram ile fotoğraf çekmek içindir. Enstantane değerini makine kendisi verir. Siz ISO ve diyafram ayarını yaparsınız. TV kısmında ise tam tersi. Enstantaneyi siz ayarlarsınız, diyaframı makine.


Henüz enstantane konusunu işlemedik. Bazı zamanlar f değerini arttırmama rağmen ışık fazla oluyor. Bunun sebebi manuel çekilen bir fotoğrafta ISO, diyafram ve enstantane ayarının önemi. Yani diyaframı enstantane ile orantılı olarak ayarlamazsak bu şekilde olaylar olabilir-miş. Enstantane konusunu öğrendiğimiz zaman bunu daha iyi kavrayabileceğimizi düşünüyorum.


Enstantane (4 Nisan 2014)

Enstantane, perde hızı demektir. Enstantane değeri benim fotoğraf makinemde (Canon 450D) en az 1/4000 en fazla 30 oluyor. 1/4000, saniyenin 4000'inde 1'i kadar çekim hızı demektir. Yani deklanşöre bastığınızda çekim hızı 1/4000 kadardır. 30 ise 30 saniyedir. Yani deklanşöre bastığınızda makine 30 saniye çekim yapar.

Örnekle göstermek gerekirse:



İlk görüntüdeki çekim hızı son görüntüde çekim hızı süresinden fazladır.

İkinci fotoğrafta ise muhtemelen makine 30 saniye boyunca görüntü almıştır. Süre uzun olursa yan tarafta gördüğünüz gibi ışıklardan yıldız elde edebilirsiniz. Böylece ışık patlamaz.

Manuel ayarda sağa doğru ilerledikçe çekim hızı azalır, sola doğru geri gittikçe çekim hızı süresi artar.  1/40 veya 1/50'nin altında çekim yapılacaksa elde çekim yapılamaz. Mutlaka tripod gereklidir. Aksi takdirde görüntü oynar ve o fotoğrafta hiçbir şey anlaşılmaz.


f ile ışık miktarını ayarlarsınız, enstantane ile çekim hızını. F5.6'da çekim hızını 1/4000 yaparsanız kapkaranlık bir görüntü elde edersiniz. Çünkü makine ışık değerini 1/4000 saniye alır. Ancak F5.6'da 30 saniyede çekim yaparsanız daha aydınlık bir görüntü elde edersiniz. Çünkü makine 30 saniye boyunca ışık alır.


Ders sırasında karmaşık gelse de uygulamada bunların hepsi daha basit bir şekilde anlaşılıyor. Bu sebeple mutlaka pratik yapılmalı! 


"Bu arada fotoğrafçılık ile ilgili yeni bilgiler için yeni bir başlık açmayacağım. Öğrendiklerimi bu başlık altına ekleyeceğim."


25 Şubat 2014 Salı

İspanyolca / İkinci Yabancı Dil



Hola amigos!
4 aylık İspanyolca kursumu geçen hafta sonlandırmış bulunmaktayım. Dikişli sağ elime rağmen sınavda en yüksek notu alarak kur birincisi oldum. İspanyolca sayesinde İngilizce'nin ne kadar kolay ve basit bir dil olduğunu anladım. Üstelik iki dili birbirine karıştırırım diye öyle korkuyordum ki notlarımı İspanyolca-İngilizce olarak tuttum. Sonunda her iki yabancı dilde de ilerleme katettim.
Şimdi bu güzel olduğu kadar insanı zorlayan lisana göz atalım:



İspanyolca nasıl bir dil?

Çok eğlenceli, çok renkli. Dans eder gibi keyifli. İspanyolca bir metin okurken bile keyif alıyorum. Üstelik sadece İspanya'da değil, Güney Amerika'da da İspanyolca konuşuluyor. Üstelik İspanyolca konuşan kişi sayısı İngilizce'den daha fazla!

Bir işi severek yapıyorsanız zorluklar sizi yormaz, aksilikler işinizi yarım bırakmanıza sebep olmaz. Çünkü severek yapıyorsunuzdur. Benim İspanyolca ile aramdaki ilişki de tam olarak böyle olduğundan belki de, hevesim hiç azalmadı. Evet zor bir gramer yapısı var ancak bu bile benim İngilizce'yi sevmeme sebep olmadı. Hala İngilizce'yi hiç sevmiyorum.

İspanyolca'da harfler:

İspanyolca'da H harfleri okunmuyor. Yani başlangıçta hola kelimesini "hola" olarak okuduysanız hata yaptınız. Doğrusu "ola". Bu bütün kelimeler için geçerli. H harfleri asla okunmaz.
J harfi ise H olarak okunur. Hatta bir metin dinlerken kızın ismini Hülya sanmıştım. Oysa Julia imiş.
İspanyolcada hem l hem de ll harfi bulunur. İki tane l harfinin yan yana yazıldığı bu harf "y" olarak okunur. Mesela "adın ne?" anlamına gelen "como te llamas?", "komo te yamas?" diye okunur.

Eril ve Dişil

Fransızca ve İtalyanca'da olduğu gibi nesneler eril ve dişildir. "El" eril, "la" dişil, "los" çoğul eril, "las" çoğul dişil nesneler için kullanılır. Sonu o ile biten eril, a ile biten dişil olsa da tahmin edeceğiniz gibi her dilde olduğu gibi düzensiz olan yapılar var. Bunları oturup ezberlemenize gerek yok çünkü pratik yaptıkça akılda kalıyor zaten. Örneğin: gato erkek kedi iken, gata dişi kedi anlamındadır. Ve eğer beyaz kedi dememiz gerekiyorsa,
blanco gato beyaz erkek kedi iken,
blanca gata beyaz dişi kedi anlamına gelir. Yani renkler de eril veya dişil olarak değiştirilmek zorunda.

Başlangıç kuru için geniş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman ve İngilizcedeki perfect zamanı gördük. Yani perfecto. En zoru elbette perfecto'ydu. Ancak düzensiz fiillerde bizleri çıldırtmadı desek yalan olur. Çünkü İngilizcedeki gibi her şahısa aynı fiili kullanamıyorsunuz maalesef.
Mesela İngilizce için, I work, He/She/It works, They work...... iken
İspanyolca için Trabajar- çalışmak anlamına gelen fiil için,
Trabajo (I work)
Trabajas (You work)
Trabaja (He/She works) diye devam eder.

Bu şekilde anlatınca gerçekten çok zor gibi geliyor. Ben de kursa gitmeden önce böyle düşünüyordum ancak bu verdiğim örnek şimdi benim için o kadar basit ki, keşke hepsi böyle basit olsa diyor insan.

Bu arada dil öğrenmek için kursa gerek yok fikrine kesinlikle katılmıyorum. Ben kurstan önce internetteki materyallerden yararlanıp dili çözmeye çalışmıştım ancak inanılmaz derecede sıkıldığım için hiçbir şey anlamamıştım. Ancak kurs sayesinde çoğu şey hala aklımda. Çünkü tekrar yapıyorsunuz, arkadaşlarınızla pratik yapıyorsunuz.

Ser ve Estar fiillerine ise hiç değinmiyorum. Bunları ancak 1 ay sonra karıştırmamaya ve düzgün kullanmaya başlamıştım.

Ancak dileyene yeni başlayanlar için kendi tuttuğum notlarımı ve kursta faydalandığımız kitapların linkini gönderebilirim.

İspanya Kültürü

Sınıfla birlikte İspanya yemekleri, dansı ve müziği olan Taksim'de La Paz adlı mekana gittik. O gece çıkan kadın şarkıcı Kübalıydı. Gece sonunda aklıma kalan şarkı: "ay candela candela candela me quemó aé"

La Paz gerçekten sıcak ve keyifli bir cafe/bar. Masalar bitişik, küçük bir mekan. İnsanlarla iç içesiniz. Müzik için sadece 10 TL ödedik.

Arjantin'e özgü espanada con salsa criolla denedim yemek olarak. Kıymalı ev poğaçası olarak düşünün desem yanlış olur. Ancak tat olarak çok değişik bir tat değildi. Ayrıca iki çeşit içecek denedim ancak isimlerini hatırlamıyorum.

La Paz'ın menüsüne facebook sayfalarından ulaşabilirsiniz.

Henüz İspanya'ya gitmediğimden bilmediğim bir yer hakkında yorum yapmak istemiyorum. Umarım Haziran ayı sonunda size Barselona ve Madrid'e dair seyahat anılarımı anlatacağım.

Gelecek zamandan not:
Haziran sonu değil ama Eylül'de Barselona'ya gittim :)) Madrid ile ilgili okuduğum yazılardan dolayı oraya gitmekten vazgeçtim. Onun yerine Mallorca'ya gittim ve iyi ki Madrid'den vazgeçmişim! :))
Eylül ayı İspanya gezisi için tık tık: http://www.dilkemigi.com/2014/10/barselona-ispanya-3-gunde-barselonada.html

Çinli, Koreli ve Japon Nasıl Ayırt Edilir?


Benim gibi her çekik gözlüye "japon" deyip, Asya'ya ilgisi olan birinden güzel bir azar işitiyorsanız bu başlık tam bize göre.

Asya'ya ilgim yok, aynı zamanda Uzak Doğu'yada, çekik gözlü erkekleri asla çekici bulmam ve hayalimde Çin'e, Kore'ye veya Japonya'ya gitmek yok. Tabi bu teknoloji dünyasındaki önemli yeri sebebiyle, hediye edilen çift kişilik Güney Kore seyahatini kabul etmeyeceğim anlamına gelmiyor. Her neyse, bakalım bu çekik mi çekik şirin arkadaşlarımızı birbirinden nasıl ayırt edebiliriz.

Japonların gözleri burunlarına doğru çekiktir, Çinlilerin ise kaşları ve saçları daha seyrektir, gözleri düz çekiktir.
Koreliler sıcak kanlıdırlar, Türkleri Kore Savaşı'nda destek verdiğimiz için çok severler. Gözleri diğerlerine göre daha büyüktür.
Japonlar Çinli ve Korelilere göre daha kısadır.
Koreliler diğer ikisine göre daha beyaz tenlidir.
Çinliler yürürken uzun adımlar atar, Japonlar ise ayaklarını sürerek yürürler.

Ve bu da benim yöntemim: Gördüğünüz çekik gözlü bir turistin yanına gidip soru soruyormuş gibi anlamsız kelimeler söyleyin.
-Shenme? derse Çinli,
-Nueoseul? derse Koreli,
-Nani? derse Japondur.

Elbette ben yine gördüğüm her çekik gözlü insana japon diyeceğim ve hepsi benim için ninja olacak. sonra kuzenim her zamanki gibi sinirle seslenecek: "O JAPON DEĞİL."


24 Şubat 2014 Pazartesi

Kan ve Kemik İliği Bağışı




Ehliyet alana dek kan grubumu A+ sanıyordum. Ancak kan grubum 0 negatifmiş. Az bulunmasıyla özellikle yeşilçam filmlerinde ünlüdür.

Kan grubumdan artık emin olduğuma göre işten izin aldığım ilk gün soluğu İstanbul Üniversitesi'nde alacağım.


Ne için mi? Elbette kemik iliği bağışı için.


Önce kan örneğiniz alınıyor, aşağıdaki linkte yer alan “Kemik İliği/Kök Hücre Bağış Formu” dolduruluyor. Kan incelendikten sonra kişi gönüllü verici olarak kaydediliyor. Uyumlu olması durumunda kemik iliği alınıyor. Bunun için iki yöntem var. Birincisi, ameliyathanede genel anestezi altında vericinin leğen kemiğinden özel iğneler aracılığı ile alınan kemik iliği bir torabaya aktarılıyor. Herhangi bir operasyon veya dikiş gerekmiyor.

İkinci yöntem ise, kısa süreli bir ilaç tedavisinden sonra kemik iliği oluşturan hücrelerin kana geçişi hızlandırılıyor. Daha sonra kan bağışı yapılması ile kemik iliği hücreleri özel makine aracılığı ile kandan toplanıyor.

İşte bir hayat kurtarmak bu kadar kolay!

Kemik iliği rehberi için tıklayınız.


Bağış formu için tıklayınız.

Ve bir önemli bilgi daha, eğer kan bağışında bulunmak istiyorsanız LÖSEV'e üye olun. Acil kan (sizin kan grubunuz) ihtiyaçlarında size mail olarak hasta yakının iletişim bilgileri gönderiliyor.



Form için tıklayınız.
Unutmayın, ne kadar çok insan o kadar çok hayat.

19 Şubat 2014 Çarşamba

İddaa Nasıl Oynanır? Kızlar için iddaa..



Bu başlığı kızlar için açmıştım ama hata etmişim. Her gün tıklanan bu başlık belki de iddaa'ya yeni başlayan erkekler için de bir fayda sağladı. Bu sebeple bazı cümleleri değiştiriyorum :)

Öncelikle belirtmek isterim ki İddaa erkek oyunu değildir. Ancak erkekler tam tersini düşündüğü için bayiye girdiğiniz, kuponu uzattığınız an gülüşmeler, konuşmalar, laf atmalar başlar. Neyse ki uzun bir süredir internetten oynanıyor.
Ben tuttur.com üzerinden kupon dolduruyorum. "Öğrenmekle uğraşamam çok karışık" diyorsanız yazarların ve kullanıcıların paylaştığı kuponları oynayabilirsiniz. Yorumları okursunuz, takımın durumuna bakarsınız ve geriye sadece oynamak kalır. Bunun dışında bilyoner, nesine, misli, oley, birebin sitelerinden de oynanabilir.

Önceden iddaa oynamanın bedeli 1 TL idi. Ben iddaa oynamaya başladıktan birkaç ay sonra 2 TL olmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam 2011 yılında.

Şimdi kısa bir göz gezdirelim:
MBS, Minimum Bahis Sayısı’nın kısaltmasıdır. Bir kuponda oynamanız gereken maç / etkinlik sayısını ifade eder. Örnek olarak, İlk Yarı / Maç Sonucu oyununda MBS 2’dir yani geçerli bir kupon oluşturmak için 2 adet maç tahmini yeterlidir. Maç Skoru oyununda MBS 1’dir yani 1 adet maç tahmini yeterlidir. Diğer oyunlar için programda aksi belirtilmediği sürece MBS 4’tür. Kuponun geçerli olması için en az 4 maç tahmininde bulunmak gerekir.

Maç Sonucu: Bir maçın ev sahibinin mi yoksa konuk takımın mı yeneceğini tahmin edersiniz.
Ev sahibi için MS: 1
Beraberlik için MS: 0
Konuk takım için MS: 2
Kuponda MS ve İY olarak geçer. İY İlk Yarı'nın açılımıdır. Maçın ilk yarı da kimin yeneceğini tahmin edersiniz. Hem İY hem MS'nu aynı anda oynayamazsınız. Ayrı kolona yazmanız gerekir.

Çifte Şans: Maç sonucu konusunda kararsız iseniz Çifte Şans oynayabilirsiniz. Yani maç sonucu için iki tahmin yaparsınız. E bu durumda oranda düşecektir.
Çifte Şans oynamak için MS bölümünde 2 adet tahminde bulunduktan sonra Ç kutucuğunu da işaretlemeniz gerekmektedir.

Toplam Gol: Bir maçta her iki takımın attığı toplam gol sayısının hangi aralıkta olduğunun tahmin edersiniz. 0-1,  2-3,  4-6,  +7 seçenekleri mevcuttur. Maçın 2 veya 3 gol ile biteceğini düşünüyorsanız kuponda yer alan "2-3" kutucuğunu işaretlersiniz.

Karşılıklı Gol Var/Yok: Her iki takımın da gol atacağını (karşılıklı gol var) ya da iki takımdan birinin veya ikisinin de gol atamayacağını (karşılıklı gol yok) tahmin edersiniz.




Şimdi bu kupona bir bakalım. Bu kuponda 401 numaralı maç için "Var" kutucuğu işaretlenmiş. Yani Karşılıklı Gol Var. Yok ise Karşılıklı Gol Yok demektir.

Eğer sadece İY 1 işaretlenmiş olsaydı İlk Yarı sonucu 1 demek olurdu. MS 1 olsaydı Maç Sonucu 1 yani "ev sahibi yener" diye düşünülerek işaretlenmiş olurdu. İptal kutucuğu ile oynadığınız kolon iptal edilebilir. Ç Çifte Şans, Üzerinde yer alan 0-1 2-3 4-6 +7 kutucukları ise tahmini Toplam Gol sayısını ifade eder.

Kuponun en sağında yer alan H harfi Handikaplı oynanacak maç içindir. B harfi ise Banko demektir.

Handikaplı Maç Sonucu: En çok zorlanılan konudur. Bunu bırakın kızları erkekler bile bilmez bazen.
Futbol da olduğu gibi basket maçlarında da handikap vardır. Mesela ben geçenlerde Galatasaray-Partizan maçına MS:1 oynadım. Ancak handikaplı olduğu için maçı Galatasaray alsa bile kupon tutmadı.

H0 olursa ise handikap 0'dır. Yani ev sahibi takım 1 farkla galip gelmelidir.
H1 olursa handikap 1'dir. Yani ev sahibi takım en az 2 farkla yenmelidir.
H2 yani handikap 2 ise, deplasman takımı ya berabere kalmadı ya da yenmeli.

Eğer handikap ev sahibi takımdaysa tam tersi olur.

Örneğin, GS BJK maçında handikapı GS'ye veriyor. BJK 1 farkla kazanıyor ve beraberlik oluyor.

Basketbolda handikap ise sayı avansı demektir. Örneğin bir maçta MS: 1 oynadınız. Ev sahibi takımın yenmiş sayılması için handikap değerinden daha fazla sayı farkı ile maçı almış olması gerekir. Yukarı da yazdığım gibi, GS-Partizan maçında GS yenmişti ancak handikap oranı kadar sayı farkı olmadığı için kupon tutmamıştı.


Yukarıda yer alan A Ü ise Altı ve Üstü demektir.
1,5 Gol - Altı / Üstü (Yeni Oyun) Bir maçta atılacak toplam gol sayısının 1 veya 1’in altında mı, yoksa 2 veya 2’nin üstünde mi olacağını tahmin edebileceğiniz oyundur. 101 kodlu Barcelona- Real Madrid maçında, iki takım tarafından atılacak toplam gol sayısının 1 veya 1’in altında olacağını düşünüyorsanız, maç kodunu ve ‘A’yı işaretleyip, Gol Sayısı tahmini alanında ‘0-1’ kutucuğunu işaretlemeniz gerekir. Toplam gol sayısının 2 veya üstünde olacağını tahmin ediyorsanız, maç kodunu ve ‘Ü’yü işaretleyip, Gol Sayısı tahmini alanında “0-1” kutucuğunu işaretlemeniz gerekir.

2,5 Gol- Altı / Üstü Bir maçta iki takımın atacağı toplam gol sayısının 2 veya daha az mı 3 veya daha fazla mı olduğunun tahmin edildiği oyundur. Eğer maçta 2 veya altında gol olur diyorsanız Altı, yok eğer maç bol gollü geçer, 3 veya üstünde gol olur diyorsanız Üstü tahmininde bulunabilirsiniz. Altı / Üstü oyununda 2 seçenek olduğu için (Altı ve Üstü) kazanma ihtimaliniz daha yüksektir. Örneğin 126 kodlu Real Madrid - Villarreal maçında iki veya daha az gol olur diyorsanız Altı yani A/Ü bölümündeki A’yı, 302 kodlu Amkar - Zenit maçında en az 3 gol olur diyorsanız Üstü yani A/Ü bölümündeki Ü’yü aşağıdaki kupondaki gibi işaretlemeniz gerekir. Not: Altı / Üstü oyununda aksi belirtilmedikçe minimum bahis sayısı 4’tür.


3,5 Gol - Altı / Üstü (Yeni Oyun) Bir maçta atılacak toplam gol sayısının 3 veya 3’ün altında mı, yoksa 4 veya 4’ün üstünde mi olacağını tahmin edebileceğiniz oyundur. 101 kodlu Barcelona- Real Madrid maçında, iki takım tarafından atılacak toplam gol sayısının 3 veya 3’ün altında olacağını düşünüyorsanız, maç kodunu ve ‘A’yı işaretleyip, gol sayısı tahmini alanında ‘4-6’ kutucuğunu işaretlemeniz gerekir.

İlk Yarı için 1,5 Gol - Altı / Üstü (Yeni Oyun) Bir maçın ilk yarısında atılacak toplam gol sayısının 1 veya 1’in altında mı, yoksa 2 veya 2’nin üstünde mi olacağını tahmin edebileceğiniz oyundur. 101 kodlu Barcelona- Real Madrid maçının ilk yarısında, iki takım tarafından atılacak toplam gol sayısının 2 veya 2’nin üstünde olacağını düşünüyorsanız, maç kodunu ve İY (İlk Yarı) alanında 1’i işaretledikten sonra ‘Ü’yü işaretlemeniz gerekir.


Bu arada en önemlisi kuponlar Sistemli oynanabilir. Örneğin 5 maç için kupon doldurdunuz. Sistem 4'ü seçerseniz, tahminlerinizden 4 tanesi doğru olursa kazanırsınız demektir. Ancak kupon bedeli 2 TL olmaz. Ne kadar çok sistem seçeneğini seçerseniz (örneğin: 8 maç için 4-5-6-7 olarak 4 tane sistem seçerseniz kupon bedeli de ona göre yüksek olur. Mesela 2 TL yerine 324 TL olabilir.)

Sanırım İddaa için bu kadar ön bilgi yeterli. Umarım açıklayıcı olmuştur. Anlamadığınız noktaları yorum olarak yazarsanız, cevaplayabilirim.
Copyright © 2014 mostepotente